Nasıl bir eğitim?

Eğitim bir ülkenin en önemli gündemlerinden biridir. Eğitim aynı zamanda bir ülkenin geleceğidir. Bu yüzden pek çok ülkenin en çok kaynak ayırdığı, yatırım yaptığı alan eğitim alanı olmaktadır. Eğitim hem şahsî yaşam hem toplumsal yaşam için olmazsa olmaz bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelecek nesillerin niteliğini, aldıkları/alacakları eğitim belirlemektedir.

Bir sınıf öğretmeni olarak gelecekteki eğitimin nasıl olması gerektiği konusunu düşündüğümde gündemi meşgul eden pek çok başlığın ön plana çıktığını söyleyebilirim. Bunların başında yeniçağın üzerinde çok durduğu dünya vatandaşlığı kavramı gelmektedir. Küresel çapta teknolojinin geniş imkânları sebebiyle dünyanın küçük bir köy haline geldiğini görmekteyiz. Bundan dolayı uluslararası bilinci ortaya çıkaran dünya vatandaşlığı kavramı eğitim dünyasında popüler olmaya başlamıştır. Açık görüşlü bireyler yetişmesini hedefleyen bu anlayışta başkalarına saygılı, ötekini ötekileştirmeyen, başkalarının varlığına ve haysiyetine önem veren, adalet, eşitlik ve hakların ön plana çıktığı, kendi dışındakileri de dikkate alan, işbirliği gerçekleştirebilen ve eleştirel düşünebilen bireyler yetiştirmenin öne çıktığı görülmektedir. Buraya kadar çok anlamlı ve sevimli bir kavram olarak görüyoruz dünya vatandaşı olmayı. Ancak her şeyde olduğu gibi bu kavramında olumsuz çıktıları olduğunu düşünüyorum. Bizim için çok kıymetli olan millî ve manevî değerlerin dünya vatandaşlığı kavramıyla nasıl entegre edileceği büyük bir handikap oluşturmaktadır. Dinî değerlerimizin vazgeçilemeyecek unsurları vardır. Örneğin bir Müslümanın dünya vatandaşlığı düşüncesinin içinde hoşgörü kapsamında LGBT ve türevlerine müsamahaya yer ayrılabilir mi? Bu bizim gelecek nesillerimiz için bir tehdit oluşturmaz mı? Dünya vatandaşlığı fikrinin eğitim için artılarının ve eksilerinin geniş çaplı ele alınarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Gelecekteki nesillerden umutluysak, gelecekte yetişkin olacak şimdiki çocuklarımızın nasıl bir eğitimden geçmesini hedefliyoruz sorusunun cevaplarını aramamız gerekiyor. Bu cevaplardan bir tanesi de kendi öğrenme sürecinde söz sahibi olan bireyler yetiştirmeyi hedeflemek olmalıdır. Kendi öğrenme sürecinde pasif değil aktif olabilen, öğrencinin özne olduğu dersler en verimli öğrenmenin gerçekleştiği dersler olarak görülüyor. Öğretmenin bir rehber ve süreçte destek olacağı, öğrencilerin öğrenmelerinin sorumluluğunu almaları en etkili öğrenmelerin başında geliyor. Ancak bu şekilde kalıcı öğrenme gerçekleştirebiliriz. Bizim çocukluğumuzdaki gibi öğretmen merkezli öğrenmelerin zamanı geçti geçiyor. Artık bir öğrencinin dikkatini toplamak hele ki teknoloji bağımlılığının arttığı bir zamanda bunu yapmak neredeyse imkânsızdır. Çünkü dikkat süresi oldukça düşmüştür. Bir öğrencinin sadece duyarak öğrenmesini istemek çok mümkün olmamaktadır. Çalışmalar gösteriyor ki bir öğrenenin ne kadar çok duyusuna hitap edersek o kadar kalıcı öğrenme sağlanmaktadır. Görsel içeriklerle, oyunlarla zenginleştirilmiş dersler öğrencilerin öğrenmelerini hızlandırıp kalıcılığı artırmaktadır. Diğer taraftan öğrencinin kendi öğrenme sürecinde aktif rol alması, kendi söz, sahiplik ve görünürlüğünü artırması derse aidiyet hissettirmektedir. Bu durum öğrencilerin bilgiye, ilme olan iştiyakını artırıp derslerden keyif almalarına vesile olmaktadır.

Gelecekten beklenti içinde olacağımız nesiller yetiştirmek istiyorsak kendi istidat ve kabiliyetlerinin farkına varan nesiller yetiştirmenin önemli olduğunu görmemiz gerekmektedir. Her çocuk Allah’ın fıtratına vedia bıraktığı yeteneklerle dünyaya gelmektedir. Maharet onların her birinde bulunan bu biricik kabiliyetleri ortaya çıkarmaya zemin hazırlamaktır. Bunun için öğrenciler arasında kıyaslama yapmadan, her öğrenenin kendini gerçekleştirebileceği, kendini daha ileriye taşıyabileceği imkânlar oluşturmak önemlidir. Çünkü başkasıyla yarış içinde olan bireyler kendilerinin farkına varmadan öteki ile yarış hâlinde olunca hiç istenmeyen bazı duyguları harekete geçerek iyi insan olmanın yolunda engellerle karşılaşmaktadır. Burada beceri eğimi ön plana çıkmaktadır. Her çocuğun farklı becerileri olduğunu ve bunları geliştirmek için kendi çabasının gerekliliği fark ettirilmelidir.

Öğrencilerde gördüğümüz en büyük eksiklik ilme olan ihtiyaç hissetmeme halidir. Bu durum iyi bir eğitim sürecinin en büyük engellerinden birisidir. Öğrencilerde merak uyandırma, onların kendi kendini gerçekleştirme ve becerilerini daha iyiye taşımalarına olanak sağlamaktadır. Çünkü Sözler’de yer alan örnekteki gibi bir çekirdeği dıştan gelen bir kuvvetle kırsak, parçalansa tefessüh eder çürür, daha filizlenmez. Ancak içten gelen bir çatırdamayla bir kırılma yaşasa toprak üstüne çıkıp neşvü nema bulur. Bizlerin de eğitimci olarak onların içsel motivasyonları artıracak, öğrencilerin öğrenme heves ve iştiyaklarını yükseltecek planlamalar yapmamız gerekmektedir. Bu şeklide her bir öğrenci kendinin farkına varır ve kendinde bulunan iyi yönleri daha ileriye taşır, gelişmesi gereken yönleri de fark eder, ona yönelik çalışır.

Bir eğitimde süreç ne kadar önemli ise bu sürecin ve süreç sonucunun değerlendirmesi de bir o kadar önemlidir. Söz gelimi çocuklara yapılan öz değerlendirmeler, akran değerlendirmeleri onların ilerlemesi için büyük bir fırsat sunmaktadır. Kendini eleştirebilen bireyler ancak değişime açık bireylerdir. Bu yapıcı eleştiri kültürünün toplum olarak bizlerde eksik olduğunu görmekteyiz. Ancak kendini eleştirebilen, geriye dönük dönüşümlü düşünmeler yapan bireyler kendilerini daha ileriye taşıyabilir.

Sonuç olarak gelecek nesillerin inşasında biz eğitimcilere pek çok sorumluluk düşmektedir. Zamanın ihtiyaçlarına cevap verecek, öğrenen topluluğunun istek ve ihtiyaçlarının farkında, dünyayı anlayabilen, manevî ve millî değerlerine önem veren nesiller yetiştirmek bizim ellerimizdedir. İlimleri hakikate ulaşmak için basamak yapabilen, her bir fennin kişiyi Allah’a ulaştırmada bir gösterge olduğunu fark eden öğrenciler yetiştirmek hedef olmalıdır. Kışırla değil lüb ile meşgul olacak insanlar yetiştirmek hedeflenmelidir. Gelecek nesillerin şekillenmesinde eğitimci olan bizlerinde niyetleri dua hükmüne geçecektir. Niyetler inşallah buna müteveccih olursa Mehmet Akif’in de dediği gibi Asım’ın nesli ümidimiz olmaya devam edecektir.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*