Yapay zekânın sessiz devrimi

Zekâ, yapay zekâ, doğal zekâ, derin öğrenme, algoritma, ezberletilmiş algoritma… Bu kavramlar size bir yerden tanıdık geliyor mu? (Gelmiyorsa da artık gelmeli.) Sosyal medyada daha uzun süre baktığınız bir gönderiye benzer gönderilerin neden daha çok karşınıza çıktığını biliyor musunuz? Cep telefonlarınızdaki sesli asistanların sorularınıza, isteklerinize mantıklı cevapları nasıl verdiğini merak ediyor musunuz? Ya da bir e-ticaret sitesinde alışveriş yaparken arama butonuna yazdığınız kelimelere en uygun ürünlerin önünüze düşmesini nasıl bir yapı sağlıyor? Bütün bu soruların tek bir cevabı var kıymetli okurlar: Yapay zekâ.

Peki nedir bu yapay zekâ dediğimiz ve hayatımızın her yerine girmiş olan kavram? En basit tanımıyla yapay zekâ; bir bilgisayarın insan gibi düşünmesi ve öğrenmesidir. Yani bir nevi insan gibi davranmasıdır. Bir yapay zekâ sistemi sizinle konuşabilir, sorularınıza cevap verebilir, işinizi kolaylaştıracak bazı projeler sunabilir, vb…

Yapay zekâ; büyük miktardaki verileri analiz ederek yapar bu saydığımız işleri. Bunu da iki farklı şekilde yapar. Bunlardan birincisi “makine öğrenmesi”dir (Machine learning). Makine öğrenmesindeki mantık; yapay zekânın büyük veri setlerinden öğrenme yeteneği kazanmasıdır. Biliyorum bu kavramlar size çok yabancı geldi ve havada kaldı. Şimdi hemen bir örnekle durumu somutlaştırıyorum. Mesela makine öğrenmesi mantığıyla programlanmış bir yapay zekâ sistemine, binlerce resim göstererek kuzu ve kurt resimlerini ayırt etmesini öğretebilirsiniz. Web sitesi çerezleri, arama motorları, sanal asistanlar gibi günlük hayatta çok fazla kullandığımız sistemlerin temelinde makine öğrenmesi vardır.

İkincisi ise “derin öğrenme”dir (Deep learning). Makine öğrenmesinin daha ileri bir aşaması olan derin öğrenme, insan beyninin çalışma şeklini taklit eden sinir ağlarını kullanır. Özellikle yüz tanıma ve dil işleme gibi karmaşık görevlerde, tıbbî görüntülerin analizinde, sanal oyun stratejilerinin geliştirilmesinde ve daha farklı birçok alanda derin öğrenme mantığıyla karşılaşırız. Cep telefonlarımızın yüzümüzü tanıyarak kilidini açması yapay zekâyla mümkün olur. Biz insanların, tanıdığımız birini gördüğümüzde onlara gülümseyip, selam vermemiz gibi. Kullandığımız çeviri uygulamaları bir yapay zekâ ürünüdür. Ana dili Türkçe olan bir insanın İngilizce konuşan birine cevap verirken duyduğu İngilizce kelimeleri beyninde Türkçeye çevirip, ona Türkçe cevap verip daha sonra o cevabı İngilizce kelimelerle dilinden çıkarması gibi.

Şimdi kafalardaki başka bir soruya gelelim; yapay zekânın basit ezberletilmiş algoritmalardan nasıl bir farkı var ki bütün bu işleri yapabiliyor? Ezberletilmiş bir algoritmanın esnekliği yoktur kıymetli okurlar. Programcısının önceden vermiş olduğu bir dizi talimatı takip eder. Sadece belirli senaryolar için programlandığından, yeni durumlarla karşılaştıklarında işlevsiz hale gelirler. Aynı veriler girildiğinde her zaman aynı sonuçları verir. Bir hesap makinesini düşünelim. Hesap makinesine “2+2” sorulduğunda her zaman “4” cevabını verir.

Yapay zekâ ise verilerden öğrenerek ve deneyimlerden faydalanarak kendini geliştirebilir. Tıpkı insanın tecrübelerinden ders çıkarıp kâmil bir insan olma yolunda ilerlemesi gibi. Yani bir yapay zekâ, basit bir algoritmadan çok daha güçlü ve esnek olduğu gibi yeni durumlara da uyum sağlayabilir. Örneğin milyonlarca tıbbî görüntüyü analiz ederek kanser teşhisinde uzmanlaşabilir, zamanla yeni verilerle daha da iyi hale gelebilir ve sadece ezberlemekle kalmaz, aynı zamanda öğrendiklerini uygulayabilir.

Bir bilgisayar mühendisi olarak bütün bunları düşündüğüm zaman yapay zekâ, bir endüstriyel devrimdir diyebilirim. Yapay zekâdan önce tarihteki üç büyük endüstriyel devrimi ele alalım. 18. yüzyıl sonlarına doğru buhar gücü ve mekanik üretim sistemlerinin ortaya çıkışı; 19. yüzyıl sonu-20. yüzyıl başlarında elektrik enerjisi, kitle üretimi ve montaj hatlarının yaygınlaşması ve 20. yüzyıl sonlarında bilgisayar ve otomasyon teknolojilerinin gelişmesiyle yaşadığımız dijital devrim. Biraz tarih bilgimiz varsa hepsinin beraberinde nasıl değişimleri getirdiğini biliriz.

Yapay zekâ, genellikle “Dördüncü Endüstriyel Devrim” olarak adlandırılan sürecin merkezinde yer alır. Ve bu durum tesadüf değildir. Yapay zekânın kapsadığı ve etkilediği sektörleri, yaşamımıza biz farkında olmadan nasıl dâhil olduğunu, oluşturduğu yeni çalışma alanlarını, iş fırsatlarını ve meslekleri düşünürseniz siz de bu düşünceye hak vereceksiniz.

Yakın zamanda yoğun bir iş temposunda olan bir arkadaşım bana Chat GPT dediğimiz yapay zekâ sohbet robotunun işlerini kolayladığını, planladığını ve anksiyetesini ciddi derecede azalttığını ifade etti. Burada akıllara şöyle bir soru gelebilir: Yapay zekâ bizi tembelleştirecek mi? Aslında yapay zekâ, üreten birine zaman kazandıracak, üretkenliğini artıracak; tembel birinin de tembelliğini arttıracak. Bununla birlikte yapay zekâyı kullanabilmenin de ayrı bir yetenek ve iş kolu olduğunu belirtmek isterim. Yani şu seviyede herkesin etkili bir şekilde kullanabileceğini sanmıyorum.

Son olarak; yapay zekâ üzerine birçok şehir efsanesi ve yanlış anlamalar da mevcut kıymetli okur. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; robotlar dünyayı ele geçirecek mi diye endişe etmenize gerek yok. Çünkü yapay zekâ, insanlar gibi bilinçli ve duygusal değildir. Duyguları anlamaya ve taklit etmeye çalışsa da, gerçekten hissetmez ve sizin onu programladığınız sınırların dışına çıkamaz. Kusursuz değildir, veri setlerindeki hatalardan ve önyargılardan etkilenebilir. Kusursuz performans göstermeleri beklenmemelidir. Kendi kendine öğrenen bir varlık değildir, belirli algoritmalar ve veri setleriyle programlanır. Kendi kendine tamamen bağımsız bir şekilde yeni şeyler öğrenme yeteneğine sahip değildir. İnsanların yerine geçecek bir varoluş da değildir. İnsanların tamamen yerini alacak bir varlık olarak değil de insan iş gücünü tamamlayıcı bir araç olarak düşünülmelidir. Bu yüzden yapay zekânın kendisinden değil de insanoğlunun nefsanî ve şeytanî fikirleriyle programlayacağı bir yapay zekâdan korkulması daha yerinde bir korku olacaktır.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*