“Yapay zekâdan korkmak yerine, onu insanlığın hayrına kullanmayı öğrenmeliyiz.”

Prof. Dr. Akın ÖZÇİFT kimdir?

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Yazılım Mühendisliği bölümünde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Makine Öğrenmesi, Derin Öğrenme veya çok bilinen adıyla Yapay Zekâ derslerine giriyor. Çok sayıda Uluslararası makalede ve Yapay Zekâ Kavramlarına Giriş, Çocuklar İçin Uygulamalı Yapay Zekâ Eğitimi gibi kitaplarda imzası bulunuyor.

Merhaba sevgili hocam, Genç Yorum dergisi adına, öncelikle yoğun programınız içinde röportaj talebimizi kabul ettiğiniz ve bize kıymetli vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Çağımızda teknolojinin hızına yetişmek neredeyse imkânsız hale geldi. Son zamanlarda gündemimizi yapay zekâ konusu meşgul ediyor. Çok yönlü bir konu. İnsanlar merak ediyor. Bir yerinden başlamak gerekirse; nedir yapay zekâ? 

Yapay zekâ temel olarak özel bir bilgisayar kodu veya algoritmadır. Verilerden öğrenir. Veri kalitesi (nitelik, nicelik) arttıkça öğrenme kalitesi artar.

Demek yapay zekâ da öğreniyor. Halbuki ilk etapta onun ‘her şeyi bildiğini’ sanıyoruz. Peki, YZ Öğrenmesi nedir?

Elbette o da eğitiliyor ve öğreniyor. Tıpkı küçük bir çocuğun öğrenmesi ve eğitilmesi gibi. Yapay zekânın öğrenmesi çok temel olarak şu şekildedir; yapay zekâ algoritması, insanların okuyarak öğrenmesi gibi bilgiden veya teknik ifadesiyle dijital veriden beslenir/öğrenir. Dijital veri türleri olarak metin, resim ve video örnek olarak verilebilir.

Örneğin çocuklar için hayvanları gösterdiğimizde onun hangi hayvan olduğunu söyleyen bir telefon/tablet uygulaması yapmak isteyelim. Böyle bir yapay zekâ uygulaması geliştirmek için yapay zekâ modelini, tanımasını istediğimiz hayvan resimleri ile örneğin köpek resimleri ile eğitiriz.

Çocuklar için tasarlanan hayvanlar âlemi uygulamasında, köpeğin yapay zekâ tarafından doğru tanınması probleminde, binlerce köpek resmine ihtiyaç olduğunu ölçeği anlamak bakımından not etmeliyiz. Bu öğrenme süreci yapay zekâ için, köpeklere ait; dört bacaklı olma, burun, kulaklar gibi özel desenlerin tanınması olarak da düşünülebilir.

YZ’nin öğrenme sürecinde ikinci aşama “Deneme-Yanılma Yeniden Öğrenme”dir. Köpek tanıma uygulaması mantığından devam edersek.. Eğitilen yapay zekâ kullanıma sunulmadan önce köpekleri tanıma doğruluğu açısından test edilmelidir. Bu test sürecinde (köpek tanıma), yapay zekâ kendisine örneğin kamerasından gösterilen ve daha önce eğitim sırasında karşılaşmadığı köpek fotoğrafları ile doğru cevabı bulana kadar denemeler yapar.

Yanlış cevaplarında, geri bildirim denilen bir mekanizma ile kendini düzeltmeye/öğrenmeye devam eder.

Bu süreçlere ek olarak yapay zekânın “Sürekli Öğrenme”sinden bahsedebiliriz. Yapay zekâ modeli yeni karşılaştığı verileri de öğrenme kalitesini arttırmada sürekli olarak kullanarak daha doğru tahminler yapmaya doğru kendini günceller.

Hocam yapay zekânın tarihçesi kısaca nedir diye sorsam… İlk ne zaman gündeme gelmiş? Yapay zekâ, hangi ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmış?

Yapay zekâ temel olarak, bir işi insanların yerine yapmak için kullandığımız otomatikleştirme süreci ihtiyacıyla ilgilidir. Bu tanımı yapmamın sebebi yapay zekâ tarihçesi bağlamında ilk otomatların da yapay zekâ olarak düşünülebileceğidir.

Ancak genel olarak bildiğimize daha yakın yapay zekâ kavramı ilk olarak 1950’lerde Alan Turing’in geliştirdiği Turing Testi ile ve yine o tarihlerde kullanılan yapay zekâ terimi ile başlar. Turing Testi’nin amacı bir bilgisayarın (program kastediliyor) insan gibi düşünüp düşünemediğinin test edilmesi olarak özetlenebilir.

Yapay zekâ modellerinin (programlarının) genel olarak gelişmesi, hem onların eğitildiği bilgisayarların işlem gücünün, hem de dijital verilerin artmasıyla doğru orantılı olduğu ve bu nedenle özellikle son 10-15 yıl içerisinde ciddî bir ivme kazanarak günümüzdeki popülaritesine ulaştığı dikkate alınmalıdır.

Bir örnek vermek gerekirse ChatGPT gibi bir yapay zekâ modelinin eğitilmesinde, binlerce GB veri, haftalar boyu süren eğitim/öğretim zamanı ve bu eğitimin gerçekleştirildiği milyonlarca saatlik işlemci gücü kullanılmaktadır.

TEMEL AMAÇ; İHTİYAÇ…

Yapay Zekânın ortaya çıkmasındaki temel amacın “problem çözümünü otomatikleştirme ve yapay zekâyı insan yerine kullanma” olduğunu ifade etmek sanırım yanlış olmaz. Bu ihtiyacı somut ve basit bir örnekle anlatalım.

Günümüzde bir ürünü veya bir hizmeti (bir dijital abonelik, telefon aboneliği vs) alırken, o ürüne ait yorumların okunması, dikkate alınması artık standardımız haline gelmiştir. Bu yorumların kullanıcı tarafından ürün alınmasına etkisi olduğu gibi, ürünü satanların da bu geri dönüşlerden hizmet kalitesini arttırmakta faydalanması temel bir gereksinimdir.

En basit haliyle binlerce kullanıcının yorumlarının olumlu veya olumsuz şekilde tasnif edilmesi bu iş için çalışan insanlarla yapılabilir. İnsanlar verileri okur, anlar ve bunları iki gruba (olumlu-olumsuz yorum) ayırabilirler. Burada temel problem; ürün çeşitliliği ve yorum sayısı arttıkça bunların insanlar tarafından tasnifinin çok uzun süreler ve ciddi insan emeği ile ancak gerçekleştirilebileceğidir.

Bir anlamda ihtiyaç teknolojiyi tetikliyor gibi sanki..

Evet. Yapay zekâya ihtiyaç bu örnek özelinde şu soruyla ortaya çıkar; “Acaba bu sürecin tamamen otomatikleştirilebilmesi ve daha kısa zamanda yapılabilmesi mümkün müdür?” Doğal Dil İşleme adlı bir bilim dalı, bu konuda yapay zekâ ile ürün yorumlarının bahsedildiği şekilde iki gruba otomatik olarak ayrılabileceğini ve problemin çözülebileceğini gösterdiğinde yapay zekânın aslında temel bir ihtiyaca cevap olarak ortaya çıktığını görmüş oluruz.

Bu durumda yapay zekâ bu örnek özelinde, büyük miktarda metinlerin (yorumlar) daha kısa zamanda otomatik olarak gruplara tasnif edilmesi (olumlu-olumsuz) şeklinde bir problemin çözümüne ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. Benzer şekilde çok sayıda uygulama alanı benzer ihtiyaçlara bağlı olarak şekillenmiştir.

Yapay zekânın fıtrî zekâdan farkı nedir? YZ, insan zekâsı yerine geçebilir mi? Duygusal zekâ olmadan gerçekten vicdanlı sonuçlar verebilir mi?

Öncelikle şu ikazı yapmalıyız; yapay zekâ ile ilgili duygu, vicdan, ahlâk, etik gibi daha çok insan yaratılışına ait kavramların hepsi için söylenenler sadece bugüne ait yorumlardan ibarettir. Bu konular için net ve kesin iddialar gerçekçi olamaz. Çünkü bundan 10 sene öncesinde belki ancak hayal edilen yapay zekâ uygulamaları gerçekleşmiş ve bu alan sürekli şekilde gelişmektedir.

YZ bunları da öğrenebilir mi diyorsunuz hocam?

Tam olarak bunu ifade etmiyorum aslında. Fakat “Zamanın ne getireceğini bugünden kestirmek çok kolay değil” ikazı yapmakla yetinmek istiyorum..

İnsan yaratılışından gelen Allah vergisi donamı sayesinde deneyimle, sosyal etkileşimle, gözlemle ve içsel düşünme süreçleriyle öğrenir. İnsanlar duyguları, sezgileri ve empatiyi kullanarak öğrenir ve karar verirler.

Yapay zekâ ise, bu süreçleri -şimdilik- tamamen taklit edemese de; çok büyük veri kümeleri ve gelişmiş algoritmalar yardımıyla bahsi geçen insansı özellikleri elde edemese de; bazı alanlarda (örneğin büyük verilerin analizi, bazı iş yüklerinin otomatikleştirilmesi ve satranç gibi bazı oyunlarda) insanlardan daha hızlı ve niteliklidir.

KONFOR ALANIMIZ (!)

Bu durumda duygusal zekâ, vicdanî kararlar ve sezgi gibi alanlar henüz yapay zekânın insan zekâsı yerine geçebileceği alanlar, en azından tamamen yerini alacağı alanlar olarak görülmemektedirler. Ancak bunu konfor alanımız gibi görmek veya reddetmek yerine, yakın gelecekte buna benzer süreçlerin, en azından kısmen taklit edilebilme ihtimalini göz ardı etmemeliyiz diye düşünüyorum.

Biraz değindiniz ama; makinelerin bir gün gerçekten “bilinç” kazanabilmeleri mümkün mü? YZ’nin ulaşabileceği nihaî nokta sizce nedir?

Bilinç yine insanî olarak değerlendirilen bir kavram olup, bilincin kendisinin yapay zekâ ile elde edilmesi sorusunun bugün ve yakın gelecek için net cevabı “hayır” gibi görünmektedir. Ancak bence “Bilinçten kastedilen nedir?” diye sorarak devam etmek daha doğru olacaktır.

BİLİNÇ TAKLİT EDİLEBİLİR Mİ?

Bilinç kendinin ve çevrenin farkındalığı, deneyimlemek, duygu durumunu fark edip ifade etmek gibi insanî kavramlarla tanımlanabilir. Burada tüm bu yaratılışımızdan gelen toplam “bilincin” bir yapay zekâya kazandırılması uzak görünse de bu kavramlardan bir bölümünün yapay zekâ tarafından taklit edilmesi bence mümkündür.

Ancak bu konuda çok ciddi tartışmaların olduğunu ve bu alanda bir uzman olmadığımı ifade ederek kısmen bilince ait özelliklerin taklit edilebileceğini düşünüyorum. Açıkçası yine satır aralarında okuduğum o gizli endişe ve “insanî ayrıcalık” üzerinde sorulan soruların net yanıtlarının mümkün olmadığını ifade etmek isterim.

Haklısınız, bilince yüklenen anlam önemli. İzninizle başka bir konuya geçmek istiyorum. Yapay zekâya karşı mesafeli olan pek çok insan var. Yapay zekâyı görmezden gelmek mümkün mü? Onu önemli kılan unsurlar nedir? Niçin ondan faydalanmalıyız?

Yapay zekâya mesafeli olmak, ona dair anti tezler, ahlâkî değerler, etik, vicdan vb. gibi eleştirel kavramların üretilmesi anlamında bilimsel/akademik bir zemin oluşturmak bence değerlidir. Ancak yapay zekâyı hali hazırda nerelerde kullandığımızı düşünüp, “Gerçekten karşı mıyız?” sorusunu sormak isterim.

YAPAY ZEKÂ HAYATIN HER ALANINDA…

Evimizdeki robot süpürgeler, telefonumuzdaki yüz tanıma kilidi, kullandığımız navigasyon uygulamaları, arama motorlarının kaliteli sonuç üretmesi, arabalardaki şerit takip sistemleri, otonom sürüş sistemleri, sağlık karar destek sistemleri, çeviriler vs.

Yapay zekâya karşı olup tüm bunları kullanmayan bir insan kitlesi varsa da temel olarak burada sayamayacağım çok alanda zaten yapay zekâ kullanmaktayız.

Ancak temel olarak, soruyu ben başka bir şekilde sorarak devam etmek istiyorum; “Sizce okur/yazar olmak günümüzde ne kadar önemlidir? Bundan vazgeçmeyi düşünür müyüz?” Bu sorunun cevabı yapay zekâ için de aynıdır. Yapay zekâ okur/yazarlığı (kullanımı) artık bizim bilgi birikimimizin parçası, bilindik, bilmemiz gereken bir süreç olarak hayatımızda yerini almıştır/alacaktır. Sanki bakış açımız korkmak yerine, daha iyi öğrenmek ve insanlığın faydasına kullanmak şeklinde olmalıdır.

Zihinleri meşgul eden sorulardan biri de; önümüzdeki süreçte yapay zekâ mı bizi kullanacak, yoksa biz mi onu faydalı bir âlet olarak istimal edeceğiz? Bu konuda neler dersiniz?

Yapay zekânın gerekli önlemler ve doğru kullanım senaryoları oluşturulmaması halinde “bizi kullanması”ndan kastedilen riskler taşıyabileceği zaten tartışılan bir konudur. Bu nedenle “Hiç riski yoktur” cümlesi inandırıcı olmayacaktır.

Bu noktada yapay zekâyı zaten aktif olarak faydalı şekilde kullandığımıza dair birkaç örnek verdim. Yapay zekâyı -risklerine rağmen- faydalı şekilde kullanacağımız açıktır.

RİSKLERİ GÖZE ALMAK…

Basit bir benzetme ile “ateş risk içerebilir” mantığı ile ateşi kullanmaktan vazgeçmeyiz ve doğru kullanmayı seçeriz. Yapay zekânın doğru kullanımının sağlayacağı faydaları tartışmanın anlamlı olmadığını düşünüyorum.

Yapay zekânın çok kaliteli görsel ve ses oluşturduğu bu dönemde, bilginin doğruluğu ile ilgili sorunlar ortaya çıkacak sanırım. Ne dersiniz?

Yapay zekâ ile gerçeğe çok benzer sahte insan görüntüleri, sesi ve hatta videoları oluşturmak şu an bile mümkün olmaktadır. Kişilerin yapmadıkları bir şeyi yapmış gibi gösterme, insanları manipüle edip dolandırmak vb. gibi, hukukî ve ahlâkî sorunların ortaya çıkması mümkündür. Bunun için sınırlamalar getirmek, eldeki görüntü, ses ve benzeri materyalin gerçekliğinin sorgulanması ilk akla gelen çözümler olsa da bu konu ne yazık ki su-i istimale açık bir konudur ve henüz net bir çözümü yoktur.

Bu konuyla ilgili farkındalığın oluşturulması, yapay zekâ ile oluşturulmuş bilginin tespit edilmesi gibi süreçlerin, zaman içinde bir noktaya geleceği umut edilmektedir.

Son olarak yine YZ’nin geleceği ile ilgili sormak istiyorum. Filmlerde yapay zekânın dünyayı, dünyadaki sistemleri ele geçirdiği, dünya savaşı çıkardığı, insanlığı bir tehdit olarak görüp yok etmeye çalıştığı meselesi çokça işleniyor. Bunlar birer komplo teorisi mi sizce, yoksa böyle bir şey gerçekten mümkün mü?

Bu soruya yakın gelecek için, insanî bir refleks ile ‘hayır’ demek mümkün olsa da ne yazık ki ilerisi için net cevap vermek takdir edersiniz ki, mümkün değildir. Ben de sohbetin kapanışını iki yapay zekâya bu soruyu sorarak onların cevaplarıyla yapmak istiyorum.

ChatGPT’nin sorunuza cevabı:

Filmlerde yapay zekânın dünyayı ele geçirdiği senaryolar çoğunlukla kurgu ve abartıdır; ancak, yapay zekâ gelişiminin etik ve güvenlik riskleri vardır ve bu yüzden dikkatli ve sorumlu bir şekilde yönetilmesi önemlidir.

Gemini’nin sorunuza cevabı:

Filmlerdeki YZ senaryoları genellikle abartılıdır, ancak YZ’nin gelişimi etik ve güvenlik riskleri barındırır. Bu nedenle, YZ’yi sorumlu bir şekilde yönetmek ve etik yönergeler, güvenlik önlemleri, sosyal etki değerlendirmeleri ve eğitim yoluyla riskleri azaltmak önemlidir.

Muhterem hocam, ben kendi adıma aklıma takılan çok sorunun cevabını öğrendim ve sohbetinizden çok keyif aldım. Kıymetli vaktinizi ve değerli bilgileri bizimle paylaştığınız için tekrar teşekkür ediyorum.

Ben de bu keyifli sohbet ve nazik davetiniz için teşekkür ediyor, okuyucularınıza sevgi ve selamlarımı sunuyorum.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*