Yapay kültürün popüler ürünleri

Günümüzde dahil olmadığı herhangi bir alan kalmayan yapay zekânın popüler kültüre de hatırı sayılır miktarda etki ettiğini söylemek yanlış olmaz, eksik bile kalır. Çünkü yapay zekâ, on yıllardır birçok çevrede sıradanlıkla yaftalanan ve “ortalama zekâ”ya hitap ettiği iddia edilen popüler kültüre olan bakışı kökünden değiştirdi. Tabiî bu dönüşüm, yalnızca bilgisayar ve makine teknolojisinin bilim insanları ve mühendisler tarafından geliştirilmesiyle değil, çoğunluğunu genç zihinlerin oluşturduğu popüler kültür tüketicilerinin bu gelişimi kullanmasıyla bugünkü halini aldı.

Okuduğumuz kitaplardan izlediğimiz filmlere, giydiğimiz kıyafetlerden dinlediğimiz müziklere, takip ettiğimiz sanatçılara hatta yediğimiz yemeğe dahi karar veren popüler kültürün yapay zekâyla etkileşiminden doğan ürünlere baktığımızdaysa liste bir hayli uzuyor. Bunlar arasından en ilginci belki de çeşitli yapay zekâ teknolojileri kullanılarak hazırlanan görüntü veya ses dosyaları olan “deepfake”lerdir. 2020 yılında Ziraatbank’ın hazırladığı reklam filminde Kemal Sunal’ın görüntüsü oyuncu Levent Ülgen’in yüzü üzerine yerleştirilmişti. Başka bir oyuncuyu kullanmak bir zorunluluk değil, teknik anlamda sağlanan bir kolaylıktı. Keza aynı grup, bir önceki yıl diğer Yeşilçam oyuncularının görüntülerini direkt olarak kullanmıştı. Şarkılara uygulanan deepfake’lerinse ucu bucağı yok. Örneğin İngilizce dahi konuşmayan Bülent Ersoy’un İngiliz şarkıcı Adele’in “Skyfall” şarkısını söylemiş olması kulağa hayal gibi gelse de “gerçek.” Hatta geçtiğimiz yıl bu deepfake, sosyal mecralarda yüz binlerce etkileşim aldı. Ancak erişimin bu kadar kolay olduğu ve sınırların yalnızca hayal gücü olduğu bir uygulamada, kötü niyetli sosyal medya kullanıcılarının bu kadar masum taklitlerle yetinmediğini ve onlarca ünlü kişinin itibarını zedeleyen saldırgan içerikli paylaşımın olduğunu belirtmekte fayda var. Kişilerin kendilerinden habersiz yapılabilecek eylemleri engelleyebilmeleri adına ülkeler teker teker yeni yasa hazırlıklarına başladılar. Üretici şirketlerin de deepfake’lerin gerçek görüntülerle ayrışmasını sağlayacak yine yapay zekâ temelli yeni teknolojileri geliştirmeleri insanın içine su serpiyor.

Yapay zekâdan dinî ve siyasî figürler de nasibini aldı demek hatalı olmaz muhtemelen, çünkü Katolik dünyasının ruhanî lideri olan 87 yaşındaki Papa Francis’in giydiği uzun beyaz şişme mont gündeme damga vurmuştu. Fotoğrafın yapay zekâyla düzenlenmiş olduğu yapılan incelemeler sonrası anlaşıldı ancak onlarca haber sitesinde ve sosyal medya hesaplarında paylaşılmaktan kurtulamadı. Sonrasında olanlarsa işin asıl eğlenceli kısmı çünkü bu ufak “kar topu” bir çığ halini aldı ve binlerce kullanıcı Papa Francis’in kendi tarzına aykırı renkler ve markalara sahip kıyafetleri giymiş olduğu yapay zekâ görsellerini paylaştı. Benzeri bir vakaysa eski ABD başkanı Donald Trump’ın tutuklandığını gösteren görüntüler üzerineydi. Kendisinin bu fotoğrafların yayımlandığı dönemde halihazırda görülen bir davası olduğu için kamuoyunda bir hareket uyandırmıştı. Sonradan fotoğrafların ilk olarak Elliot Higgins tarafından “Trump’ın tutuklanmasını beklerken Trump’ın tutuklandığını gösteren fotoğraflar hazırlıyorum” açıklamasıyla, 21 Mart’ta sosyal medya uygulaması X’e yüklendiği anlaşıldı.

Popüler kültür deyince filmlerden bahsetmemek de olmaz elbet. Bunlardan biri 2019’da vizyona giren Avustralya yapımı film “I Am Mother”, yapay zekânın insanlığın geleceği üzerindeki potansiyelini farklı bir perspektiften inceleyen bir bilim-kurgu yapıtı. Filmde, insanlık yok olmak üzere ve bunun sorumlusu bir yapay zekâ olan “anne.” Yapay zekâ tarafından yetiştirilen genç bir kız, yaşaması için gerekli ihtiyaçları karşılanmasına rağmen ahlâkî sorgulamalara başlar. Yapay annenin de yalnızca koruma ve öğretme amacıyla programlanmış olması, onun insan zekâsının karmaşıklığı karşısında zorlanmasına neden olur ve bu durum filmin ilerisinde anne-kız arasında etik ve felsefî bir gerilime sebep olarak izleyiciyi de bir ikilem arasında bırakır. Yine 2014 yapımı “Ex Machina” isimli filmde de genç bir yazılım mühendisi Caleb, bir yapay zekâ makinesi olan Ava’yla olan ilişkisini anlatmakta. Yapay zekânın insan doğasını çözümleyerek onu manipüle etmeye çalıştığı bir sistemin varlığının korkunçluğunu gözler önüne seriyor.

Peki ya şu anda okuduğunuz bu yazının bir yapay zekâ ürünü olması size ne hissettirirdi? Öyle demiyorum elbet, ama günümüzde “chatbot” dediğimiz otomatik mesajlaşma uygulamaları bir hayli popüler ve yaygınlığı her geçen gün artıyor. Bu yolla yazılan yüzlerce makale, akademik tez ve dönem ödevinin varlığı artık tüketilen her yazılı ürünün gerçekliğini bir kez daha sorgulatıyor. Üstelik bu durum yalnızca yazılı ürünlerle sınırlı kalmıyor, insan ilişkilerinde “yaslanacak bir omuz” vazifesi de görüyor. Özellikle Snapchat ve Facebook gibi sosyal medya uygulamalarındaki chatbot’lar ile istediğiniz resmiyet seviyesinde sohbet edebilir, anılarınıza dönütler alabilir, günlük yaşamla ilgili tavsiyeler isteyebilirsiniz.

Durum ortada. Popüler kültür bizi çevreledi, yapay zekâ ise popüler kültürü. 5 yıl gibi kısa bir süre önce “photoshop” yapmak için saatler harcarken bugün yalnızca birkaç talimat ve bir iki ufak rötuşla istediğiniz düzenlemeyi yapabilirsiniz. Ya da Bager Akbay’ın 2015’te tasarladığı şair robot “Deniz Yılmaz”’a benzer sistemlerle istediğiniz duyguya uygun bir şiir dinleyerek yaşadığınız duyguyu daha da uçlarda yaşayabilirsiniz. Günümüzün trendlerinin bile artık yapay zekâ tarafından tahmin edildiği bir dünyada yoğun bir şekilde maruz kaldığımız popüler kültürün, insanların hayal gücünün ve duyduğu merakın getirmiş olduğu yeniliklerle beraber hayatımızı iyiye mi yoksa kaosa mı sürüklediğine karar vermek içinse hâlâ zamanımız var gibi görünüyor.

1 Yorum

  1. HARİKA TESPİTLER VE KUSURSUZ YORUMLAMA ÇOK KEYİF ALARAK OKUDUĞUM BİR YAZI OLDU

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*