Bir fıtrat meselesi

Dıt dıt dıt!

Metronun kapısı açıldı.

İçeri doğru yavaş yavaş adımlarına devam etti kız, sahilde yürüyüş adımları gibiydi.

“Ay, kapı kapanacak! Acele etse ya” gibi düşüncelerle ben kendi kendime telaşlanırken, onun minicik bile hızlanmaması küçük çaplı bir şok yaşattı bana ve her koşulda koşmaya hazır, zıplayarak bekleyen hücrelerime.

Ben metro kapıları açılır açılmaz “Kendimi nereye atsam, nereye tutunsam? Kaç durak sonra ineceğim? Şöyle mi geçsem, böyle mi?” diye o bir saniyede her şeyi planlayarak hareket etmeye çalışan biri olarak; o an metroya bindiğini bile fark etmeyen, aklındaki diğerleriyle ilgilenen, fizikî hareketleri akışına gidip, hayatın hızına son dakika yetişmeyi bile asla stres etmeyen böyle bir fıtratı ilk fark edişim olabilir.

O ânı düşününce kahkaha attım. Ahirette o kişiyi izlerkenki suratıma zoom yapıp izleyelim birlikte, hatırlatın. Yani aslında bu, ne kadar koşarak yaşadığımı da yüzüme vuruyor.

Fıtrat..

Yaradılış…

Ne kadar okunası aslında.

Birbirine çok benzediğini düşündüğün iki kişide bile fıtrat okuması yapsam ortaya dökülecek bir çok farklılık… Her birimizin parmağındaki izi farklı yaratan Zâtın mümkün mü fıtratları aynı yaratması?

Hani klasikleşmiş bir laf var ya; “İnsanlarla uğraşmak zor, insanlarla uğraşmadığın bir mesleğin olsun” felan diye. Aslında şöyle haklı; birbirinden çok farklı ve kendini geliştirmeye, farkındalığa ehemmiyet vermeyen iki fıtrat düşünelim, birlikte çalışmaya çalışsalar iki taraf da heder olur.

Bu sadece iki kişilik bir örnek.

İnsan sayısınca fıtrat var.

Her biri ayrı ayrı.

Hepsinin bilgisine sahip olmak mümkün mü?

Asla!

Ana dal olarak mizaçlar bile dörde indirgenmiş. Enegramda dokuza… Hepsini bilsen, öğrensen bile yetmez bütün fıtratları anlamaya. Kilit mesele bence yaratılanı okumak ve saygı duymak. Neden insanlarla uğraşmamak cümlesi, uğraşıyoruz çünkü birbirimizle. “En doğru benim yaptığım. En iyi benim düşündüğüm. O öyle mi yapılır?”lardan çıkamıyoruz.

Gerçekten metrodaki o arkadaşı ve yavaş yürüyüşünü görünce bir tutup içeri alıp “Tamam, şimdi burada yavaş ve sakin kalabilirsin” diyesim gelmedi değil. Onu eleştirdiğimi düşünebilirsiniz şu an, aslında sadece büyük bir şaşkınlık içerisindeydim. Ben neden koşuyorum? O neden inanılmaz yavaş? İfratlar, tefritler ve fıtrat okuması…

Hattâ o kadar abartarak okumuşum ki, ona hak verirken buldum kendimi; “Alkış tutabilirim; ne kendini üzdü, ne beyin fırtınalarına girdi üç beş dakikalık olay için. Ama yine de benim yetiştiğim gibi yetişti ve bindi metroya. Aslında o kişi metroda olsa, ben koşar adımlarla binip konumlansam; belki o da beni benim onu izlediğim şaşkınlıkta izleyecekti.”

Neyse çok da abartmadan kendimi de o kadar gömmeden orta yola geçeyim diyerek sarıldım kendime. Ne ben ona “Hızlı ol!” diyebilirim ne o bana “Sakin kal!” Herkes fıtratının gereğini yaşar. He diyeceksiniz ki terbiye etmek, ifrattan tefritten çıkıp vasata getirmek bla bla bla. O herkesin kendi içindeki mesele, ben kendime düşeni düşünmeliyim arkadaş. Diğer türlüsü yine karşı tarafı hatalı düşünmekten başka bir şeye itmez konuyu. Yine iletişim olmaz, yine eleştiriler havada uçuşur, yine “Aman insanlarla uğraşmak…” konuları girer araya felan filanlar..

Birbirimizi olduğu gibi kabullenmeme her kötülüğün anası bence. Bütün kavgaların, öfkelerin, yetersizlik hissinin, bu hislerin ardından gelen bütün hastalıkların… Fıtrat okunmaları yapmaya başlamalı bir an önce. Çok eğlenceli olacağına eminim. Benim hücreler zıplamaya başladı şuradaki parka gidip çocukların fıtratlarından başlayalım diye.

Hattâ hangi termos, hangi bardak, hangi parktaki, hangi bank… Hepsi şekillendi gözümde. Şunları yazdığım birkaç saniyede bütün plan tamam. Bu da benim fıtrat, napalım?

En iyisi önce kendimizi sevelim Yaradandan ötürü. Evet, o zaman başlatıyoruz akımı. Gelsin fıtrat okumaları. Öyle iyi okumak nasip olsun ki değişsin algılar hepimizde. “İnsanlarla iletişim halinde olabileceğin bir mesleğin olsun”a dönsün cümleler…

Çokça sevgiler…

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*