Zulümleri niçin engelleyemiyoruz?

Müslümanlar olarak, Filistin’de ve dünyanın değişik yerlerinde yapılan zulümleri engelleyemiyoruz. Niçin? Bunun sebepleri nelerdir? Sebeplerin bir kısmı bizden kaynaklanıyor, bir kısmı da bizim dışımızdaki dünya kamuoyundan.

Bizden kaynaklanan sebepleri ilk etapta istibdat, cehalet, fakirlik, birlik olamama, doğru İslâmı yaşamadaki sıkıntılar, şahsî menfaati ön plana almak, ümitsizlik vs. şeklinde özetleyebiliriz.

Bizden kaynaklanmayan sebepleri ise; güçlü ülkelerin çıkar hesapları, BM yapısı, daimi üye olan ülkelerin veto hakkı, silah ticareti, İsrail’in Batı dünyası ile ilişkileri, uluslararası örgütlerin yetersiz kalması, anlaşmalara uyulmaması, verilen sözlerin yerine getirilmemesi, “İkinci Avrupa”nın iki yüzlü tutumu ile zulmü engellemek yerine teşvik etmesi sayılabilir.

CİDDÎ BİR ÖZELEŞTİRİ ŞART

Adaleti tesis etmek için güçlü olmak gerekir. İslâm dünyasının temel problemi baskıcı rejimlerinden kurtulamaması, adaleti tesis edecek güce ulaşamamasıdır.

Bediüzzaman Hazretleri, yabancıların terakkî etmelerine rağmen, bizi maddî cihette Orta çağ seviyesinde bırakan hastalıkları1 şöyle sıralıyor:

“Ben, bu zaman ve zeminde beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebîler, Avrupalılar terakkîde istikbâle uçmalarıyla beraber, bizi maddî cihette kurûn-u vustada durduran ve tevkif eden; altı tane hastalıktır.

O hastalıklar da bunlardır:

1- Ye’sin [ümitsizliğin] içimizde hayat bulup dirilmesi.

2- Sıdkın [doğruluğun, dürüstlüğün] hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.

3- Adavete muhabbet [kavgayı, düşmanlığı severek yapmak]

4- Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek.

5- Çeşit çeşit sârî hastalıklar gibi intişar eden istibdat.

6- Menfaat-ı şahsiyesine himmeti hasretmek [sadece kendi menfaatini düşünmek]”

İSLÂMİYETİ DOĞRU ANLAMAK VE YAŞAMAK

Doğru İslâmiyetin ve İslâmiyete lâyık doğruluğun yaşanmaması başka bir sebep. Mesela Hac ibadeti İslâmî bir kongre, bir meşveret görevi görmüyor.

Elbette dürüst, adil, güzel ahlâk sahibi, salih, kâmil ve erdemli insan olmadan sağlıklı bir toplum oluşmaz. Toplum düzgün olmazsa, o toplumun devletinin adı İslâm olsa ne olur?!

Doğru İslâmiyet ve İslâmiyete lâyık doğruluk yaşanıp, İslâmın güzellikleri fiilen gösterilmelidir. “Eğer Müslümanlar İslâmiyetin kemâlâtını ef’al ve etvârıyla izhar etseler sair dinlerin müntesipleri kıt’alarla /fevc fevc İslâmiyete dehalet edecekler.”2

EKONOMİK VE SİYASÎ BİRLİĞİN OLMAYIŞI

İslâm ülkeleri arasında ortak bir tavır belirleyebilecek Avrupa Birliği (AB) gibi ortak ekonomik ve siyasî birlik maalesef henüz yok.

1969 yılında İslâm Konferansı adıyla kurulan İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT), 57 üyesi ve iki milyarı bulan toplam nüfusuyla tüm İslâm ülkelerini bir araya getiren tek örgüt niteliğindedir. Sadece Müslüman Arap devletlerin üye olabildiği Arap Ligi (AL) ise, 22 ülkeden oluşuyor. İİT’ye üye 57 İslâm ülkesinin liderleri İsrail’in Filistin halkına saldırılarını ele almak üzere 11 Kasım 2023’te Riyad’da toplandı. Ancak…

SONUÇ BİLDİRİSİ

Riyad’daki son toplantının 9 sayfa ve 31 işlem paragrafından oluşan nihaî bildirinin çoğu “kınarlar,” “vurgularlar,” “talep ederler,” ”çağrıda bulunurlar” fiilleriyle sona eriyor. Kınamakla bir yere varılabilecek olsaydı; bugüne değin bu kadar kan dökülmez, çocuklar öldürülmezdi.

Müslüman ülkeler, sahip olduğu maddî kaynaklar ve insan gücüne rağmen, İsrail’e karşı güçlü bir yaptırım kararı aldırmayı başaramadılar. Acı ama gerçek!

Mesela; petrol kullanımı, İsrail uçaklarının Arap hava sahasına girememesi, tüm ilişkilerin dondurulması gibi maddelerin yer aldığı öneriyi BAE, Suudi Arabistan, Fas ve Bahreyn reddetti.

İSTİBDAT VE İHTİLAF

Birbiriyle boğuşanlar müsbet hareket edemezler. Seçilmiş de olsa bu ülkelerin çoğunda birbiriyle uğraşan askerî, otoriter yönetimler var.

Ümmetçilikle birlik hedeflense de,  devletlere egemen olan resmî ideolojiler birlik değil, ulusalcı-milliyetçi ayrışma taraftarıdır.

Siyasal İslâm düşüncesi, Türk milliyetçiliği, Pan-Arabizm, İran milliyetçiliği gibi ideolojiler ile Vahhabîlik, Şiicilik gibi mezhepçi ideolojiler de, İslâm dünyasının AB tarzı bir birlik çatısında ortak hareket etmesini engelliyor.

İTTİHAD-I İSLÂM BİR SLOGAN MI?

İttihad-ı İslâmın, Nebevî bir yöntemle ele alınmasını, yani sadece soğuk ve içeriksiz politik bir slogan yüzeyselliğinden çıkartılarak, içinin ahlâk, fazilet ve hikmetle doldurulması gerekiyor.

Siyasî boyutu da olmakla beraber; İttihad-ı İslâm bütün mü’minlerin aynı değerler etrafında birleşmesini ifade eden, aynı Allah’a ve aynı peygambere inanan, kalpleri aynı muhabbetle dolu olan, güzel ahlâkı ve doğruluğu hedef edinen insanların zihniyet ve duygu birliğidir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle: “Bu ittihad âdetten değil ibadettir ve bu zamanın en büyük farz vazifesidir.”3

İSRAİL İLE YAPILAN ANLAŞMALAR

İsrail’in bu denli pervasız olabilmesinin bir sebebi de; Müslüman ülkelerle açıktan ya da perde arkasından kurduğu siyasî ve ekonomik ilişkiler. En hafif yaptırımları bile yapamayan 51 ülkenin İsrail’le çok sıkı ilişkileri var.

Mesela; Türkiye-İsrail ekonomik ilişkileri son 20 senede önemli gelişme gösterdi. (Yazı hazırlanırken çıkan 20 Kasım 2023 tarihli Yeni Asya’nın haberine göre İsrail’le ticaret hacmimiz 9.48 milyar dolar!)

Bu ilişki ağında İsrail tabii ki, Müslüman ülkelerin ne dediğini önemsemiyor.

KENDİ HALKLARINA YAPILANLAR

Müslüman ülkelerin yönetimleri, hem kendi halklarını hem de Filistin’i aldatıyor.

Ne Filistin Davası’ndan, ne de kendi çıkarlarından vazgeçebiliyorlar. Mağduriyet ve mazlûmiyetin istismarı, hamaset, boykot, yürüyüş diyerek “kitlelerin gazını” alıyorlar.  Kendi ülkelerinde yaptıkları zulümleri, her türlü insan hakları ihlallerini örtmeye çalışıyorlar.

Türkiye’de olanları hep birlikte yaşıyoruz. Lübnan’da Hizbullahın, Yemen’de Husilerin ve Irak’taki Şii örgütlerin yaptıkları da bu eksende üretiliyor.

Nijerya’da Boko Haram’ın İslâm adına yaptığı şiddet eylemlerinde binlerce kişi öldü.

FİLİSTİN’İN KENDİ İÇİNDEKİ SIKINTILAR

Filistin’deki grupların kendi içinde birlik olamaması ayrı bir dert. Filistinlilerin ve Hamas’ın hataları, hukuk ihlalleri, yanlış mücadele yöntemleri ve tartışmalı politik tutumları olabilir. Bu çerçevede Filistinlileri ve Hamas’ı samimiyetle eleştirmek hak ve görevdir.

Ancak işgal altındaki topraklarını kurtarmak isteyenlerle, işgalciyi aynı kefeye koymak yanlıştır. Bazı yanlışlarından dolayısı Filistin mücadelesi değersizleştirilemez.

İŞGAL Mİ, SAVUNMA HAKKI MI?

Toprakları işgal edilmiş, 75 senedir şiddete, teröre, gasba, müsadereye, haksız mahkûmiyetlere, muhasaraya, etnik arındırmaya, katliamlara maruz kalmış bir halk var. Filistinlilere ahlâkî normlara ve hukuk kurallarına harfiyyen uymaları şart koşarken; İsrail’i desteklemek, her türden vahşi katliamı, etnik arındırma ve soykırımı “savunma hakkı” saymak ahlâkî bir duruş değildir.

VETO HAKKI VE SİLAH TİCARETİ

Gazze’de yaşanan mezalimin bir başka sebebi ise, İsrail’in Batı devletleri ile kurduğu sıkı ilişkiler. Güçlü devletlerin bildiğimiz/ bilemediğimiz başka hesapları var.

Birleşmiş Milletler’de (BM) veto yetkisine sahip beş daimî üye olan ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Birleşik Krallık aynı zamanda; dünyanın en çok silah üreten ve pazarlayan ülkeleri. Savaş iyi bir pazardır!

VİCDAN SAHİPLERİ

Sivil toplum başta olmak üzere, vicdan sahibi insanlar, hatta bir kısım Yahudîler Filistin’i destekliyor. Avrupa, Amerika, İngiltere sokaklarında Filistin direnişine destek ve İsrail’e öfke gösterileri var. Yönetimler ise, bu tepkilere şiddet ve sansürle cevap veriyor. Ancak gerçekler gizlenemiyor.

“Hamas’ın müzik festivaline katılanları katlettiği yolundaki haberlerin tamamen yalan olduğu, asıl katliamı Hamas elemanlarını hedef alan helikopterlerden ateş açan İsrail askerlerinin yaptığı ortaya çıktığı” haberlere yansıdı.

SİYONİZM NE DEMEK?

Hemen belirtelim ki; Yahudîlerin tamamı siyonist değildir. İsrail vahşî ama samimî ve dinî bir gayret içinde!..

Siyonizm “İsrail devletinin kurucu ideolojisi”dir. Buna göre İsrailoğulları Tanrı’nın seçtiği kavimdir. Merkezi Filistin olmak üzere, Tanrı onlara Nil’den Fırat’a kadarki toprakları vadetmiştir. Siyonistler, dünyadaki bütün Yahudîleri İsrail’de toplamayı ve Siyon Dağı’nın tepesinde Süleyman Mabedi’ni inşa etmeyi hedefler.

HAHAMLARIN FETVASI

Gazze katliamında 43 haham Netanyahu’ya fetva verdi.

Siyonistlerin karar ve eylemlerini tayin eden kaynak, kutsal kitap Tevrat-Talmuttur.4 Siyonist devlet söz konusu olunca, İsrail ahlâk ve hukuk kurallarına veya uluslararası sözleşmelere uymak mecburiyetinde değildir(!)

İKİ AVRUPA AYRIMI

Anlaşmalara uymamak, verilen sözleri yerine getirmemek, “İkinci Avrupa”nın iki yüzlü tutumu zulmün engellenmemesinin başka bir sebebi.

Bediüzzaman Hazretleri Avrupa’yı ikiye ayırıyor:

1- Adalete, hakkaniyete ve insanlığın faydasına hizmet eden birinci Avrupa.

2- İnsanlığı sefahete, sapıklığa ve bozgunculuğa sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa. İsrail’i destekleyen, cesaretlendiren bu Avrupa’dır.

Birincisi hak, hukuk, hürriyet ve adaleti esas alırken; ikincisi zulmeti, sefaheti, dalâleti, İslâm âlemi aleyhinde entrikaları planlayıp teşvik ediyor.

BM VE AB GÜVEN KAYBETTİ

Filistin meselesi, Batı dünyasında turnusol etkisi yaptı. Saflar belli oldu. Avrupa Birliği (AB) gibi kurumlar eşitlik, adalet ve özgürlük gibi savunduğu değerlerde güven kaybetti. Çifte standartçılar deşifre oldu.

Her insan, yalnızca insan olmasından kaynaklanan güvenlik, gıda, su, sağlık, eğitim ve barınma gibi en temel haklara sahiptir.

İŞGALDE BİLE HUKUK…

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 3. Maddesine göre “Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.” Sözleşme’nin 25. Maddesi ise “Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbî bakım hakkı” olduğunu belirtmektedir.

Bunun yanı sıra, beslenme hakkı, herkesin, yeterli, güvenli, sağlıklı gıdaya kolayca ve sürdürülebilir şekilde ulaşma hakkını kapsar. Su hakkı ise, bir başka temel insan hakkıdır. Hiç kimsenin suya erişimi engellenemez, hiçbir şekilde gasp edilemez.

NELER YAPILABİLİR?

Böylesi açık bir soykırıma karşı ortak bir tavır alınamaz mı? Elbette alınabilir. En azından uluslararası hukukun tanıdığı yaptırım hakları çerçevesinde; Müslüman ülkeler diplomatik ilişkilerini kesebilir veya minimum seviyeye indirebilirler.

Hava, deniz ve kara sahalarını katliamlar durana kadar kapatabilirler. Ekonomik abluka ve yaptırımlar uygulayabilirler. İsrail vatandaşlarına vize uygulaması getirebilirler. İsrail mallarına boykot uygulayabilirler. Zulmü önlemek için her insan, her Müslüman elinden geleni yapabilir.

ÜMİTSİZ DEĞİLİZ

İmtihan devam ediyor, bütün dünya şu an büyük bir sınav veriyor. Allah -hâşâ- yapılan zulümlerden habersiz değil. İmhal eder ama ihmal etmez. Musibet ve belâlar işlenen günah ve hataların bir sonucu iken, aynı zamanda mükâfatın da başlangıcı oluyor. Şer görünen şeyler ittihad-ı İslâm gibi, istibdattan kurtulmak gibi, birlik ve beraberlik gibi, siyonizme karşı insanlığın uyanışı gibi hayırlı sonuçlar verebilir.

Dipnotlar:
1) ESDE, Hutbe-i Şamiye, s. 325.
2) Tarihçe-i Hayat, s. 74.
3) ESDE, s. 57.
4) Geleneksel Yahudi inanışına göre iki tür Tevrat vardır. Vahiy yoluyla indirilen Tevrat, klasik Tevrattır. Sözlü Tevrat ise Talmud olarak adlandırılır.

İlk yorumu siz yazın

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın:

E-Posta adresiniz kesinlikle gizli kalacaktır.


*